"Sürtük değil, halkız"

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, Gezi eylemlerinin 9’ncu yıldönümünde Özgecan Aslan Barış Meydanı’nda bir araya geldi. Eyleme, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın direnişe katılanlara yönelik kullandığı ve büyük tepki çeken “Sürtük” benzetmesi damga vurdu. 

MERSİN İZ HABER


Mersin Emek ve Demokrasi Platformu’nun Gezi Direnişi ile ilgili düzenlediği eyleme, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, mecliste grup konuşmasında eylemcileri ‘Sürtük’ olarak suçlaması damga vurdu. Eylemciler sık sık, “Sürtük değiliz, halkız” sloganları attı.
Özgecan Aslan Barış Meydanı'nda düzenlenen eylemde Mersin Emek Demokrasi Platformu bileşenleri “Gezi şehitleri onurumuzdur” ve “Karanlık gider Gezi kalır, hepimiz oradaydık” afişleri taşıdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Gezi eylemlerine katılan yurttaşlara “sürtük” diyerek hakaret etmesini eylemciler unutmadı. Eyleme katılan genç kızlar, “Sürtük değiliz, halkız” yazılı döviz açarak tepkilerini dile getirdi. 
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına hazırlanan bildiriyi ise Genel-İş Şube Başkanı Kemal Göksoy okudu.

“BARIŞÇIL DİRENİŞİN TARİHSEL VE MEŞRU GERÇEKLİĞİ ISRARLA ÇARPITILDI”

Gezi Direnişimizin 9.ncu yıl dönümü için bir arayla geldiklerini belirten Başkan Göksoy,  eylemin, anayasal bir zeminde gerçekleştiği yargı kararlarıyla iki kez tescil edilmesine rağmen, hukuka ve gerçeğe aykırı, tümüyle mesnetsiz iddialarla, geçtiğimiz ay içerisinde mahkumiyetle sonuçlandığını hatırlattı. Toplumsal muhalefetin en temel hak ve taleplerinin suç unsuru gibi gösterildiğine vurgu yapan Başkan Göksoy, “Barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtıldı ve tamamen siyasi bir kararla Osman Kavala ömür boyu hapse, diğer arkadaşlarımız 18 yıl hapse mahkûm edildiler” dedi.

"BARIŞÇIL VE HAKLI TEPKİNİN ADIDIR”

“Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz!” diyen Kemal Göksoy, “Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz! Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır” diye konuştu.

“ASLA UNUTMAYACAĞIZ”

2013 Mayıs’ının son günlerinden başlayıp haziran boyunca devam eden, ülkenin bugününü etkilediği gibi geleceğini de etkileyecek olan Gezi’nin tüm renklerinin,  parklarına ve meydanlarına sahip çıkmak için barışçıl bir biçimde slogan atarak, şarkı söyleyerek sokağa çıktıklarını savunan Göksoy, şöyle devam etti:
“Biber gazından ya da gözleri kör eden gaz fişeğinden, o korkunç polis şiddetinden etkilenenleri tedavi etmek için gönüllü nöbet tutan doktorlar, hemşireler, sağlık memurları; En demokratik haklarını kullanırken hukuksuz uygulamalara maruz kalan insanları korumak için seferber olan avukatlar; Gezinin haklılığını ve bu haklılığa karşı gösterilen şiddeti protesto amacıyla ülke genelinde 2 gün boyunca grev yaparak iş bırakan kamu emekçileri; Şiirleri ve öyküleri ile şehirlerin meydanlarını edebiyat matinelerine çeviren öykücüler, şairler; Enstrümanları ile meydanları ve parkları renklendiren müzisyenler, ya da hiçbir enstrüman kullanmadan müzik ziyafeti veren korolar; Ülke tarihinin en kitlesel, barışçıl ve demokratik halk tepkisini haberleştiren gazeteciler, radyocular, televizyoncular; Ülkenin çok sesli, demokratik ve çağdaşlaşma sürecinde bir adım olan Gezi’de “ben de vardım!“ diyen oyuncular, sanatçılar, yönetmenler; Sendikalı ya da sendikasız, güvenceli ya da güvencesiz, ücretli ya da işsiz, ülke, yaşam ve emek üzerinden hak talep eden inşaat işçisinden plaza çalışanına binlerce emekçi; Hukuksuz ve kent katili imar planlarına karşı teknik ve yasal çerçevede mücadele eden mühendisler, mimarlar, şehir plancıları; Şiddete uğrayan kırmızılı kadınlar, Taksim Meydanı’nda sabaha kadar piyano çalan sanatçılar, duran adamlar, toma karşısında bedenini siper edenler, ağaçlara sarılan insanlar, kararlı duran milletvekilleri, çocuklarını almak için değil yanlarında olmak için gelip zincir olan anneler; duvar yazılarıyla, yaratıcı zekalarıyla dostu düşmanı hayran bırakan ve geleceğe umut aşılayan gençler, kadınlar, lgbti+lar, taraftar grupları; meydanlarda kandil kutlayan ve yeryüzü sofraları kuranlar; kütüphaneleri, emzirme çadırlarını, dilek ağaçlarını yapanlar ve gecenin üçünde bunları korumak için elele verenler; Gezi’nin haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı olduğu, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkı olduğunu asla unutmayacağız. Ancak bu şarkıyı susturmak için iktidar sahiplerinden güç alan, hukuk ve kural tanımaz polis şiddetinin yaşamlarımızı nasıl kararttığını da unutmayacağız.”

“PERVASIZLIĞIN BU HUKUKSUZLUKTAN GÜÇ ALDIĞINI BİLİYORUZ”

Onlarca arkadaşlarının gözlerini kaybetmesinin, binlercesinin yaralanmasının, bunun ardından faillerin ve azmettiricilerin cezasız bırakılmasının böylesi bir kural tanımazlıktan beslendiğine şahit olduklarına dikkat çeken Göksoy, “Ethem Sarısülük ile Medeni Yıldırım’ı öldüren polis ve jandarma kurşunlarının, Ali İsmail’e yönelen ölümcül tekmelerin sahiplerinin, Abdullah Cömert’i, Ahmet Atakan’ı, Berkin Elvan’ı yaşamdan koparan biber gazı fişeklerinin, Hasan Ferit’i vuran mafya bozuntularının ve Mehmet Ayvalıtaş’ı bizden alan pervasızlığın bu hukuksuzluktan güç aldığını biliyoruz” ifadelerine yer verdi.

“DEMOKRASİNİN YOLU GEZİ’NİN GERÇEK TARİHİNE SAHİP ÇIKMAKTAN GEÇİYOR”

Gezi sürecine dair dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan işte bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanlar olduğunu savunan Kemal Göksoy sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından gücünü alacaktır. 2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları, özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, terör, darbe, dış güçlerin oyuncağı gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Çünkü zeytinlerin, derelerin, doktorların, gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin, akademisyenlerin, kadın hareketinin, LGBTİ+ların yanında hep birlikte kol kola girip baskılara karşı direnmeye devam etmenin yolu, kısacası demokrasinin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor. Biliyor ve inanıyoruz ki: GEZİ eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu ülkenin sönmeyecek umududur.”
Polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı eylem olaysız sona erdi.